8 gün, 1500 km, 4 şehir, sayısız plaj, tarifsiz gün batımları, muhteşem lezzetler!
Girit’e gidiş için planlarımızı yaparken en çok zorlandığımız nokta internet aramalarında, bloglarda hiçbir şey bulamayışımız oldu. Hiç kimse mi gitmedi yahu bu güzel adaya diye meraktan kudurdum, seyahatimin sonunda bu merakım daha da arttı. Çünkü Girit size bir tatilin sunacağı her şeyi fazlasıyla sunan, tarihi ile sizi büyüleyebilen, doğal güzellikleriyle adeta sizi kendine hayran bırakan bir ada. Neyse moral bozmayın çünkü size çok detaylı bir Girit yazısı hazırlayacağım, haydi başlayalım!
Girit’e Nasıl Gidilir?
Girit Yunanistan’ın en büyük, Avrupa’nın ise beşinci büyük adasıdır. Atina’nın alt tarafında bulunur. Hatta Türkiye’yi baz alacak olursak eğer Kıbrıs’ın batısında kalıyor. Her mevsim eminim güzeldir ama yaz tatili için gitmek, doya doya denize girmek bence en iyisi. O yüzden Haziran-Ekim arası gidilirse tadından yenmez, diğer mevsimlerde ise harikadır.
Feribot: Girit’e Rodos, Santorini ve Atina-Pire limanlarından feribotlar mevcut. Ancak biletlerini çok almak istediğinizde feribot seferlerini bulamıyorsunuz sanırım yaza doğru yayınlanıyorlar.
Uçak: Girit’te 3 adet havaalanı bulunuyor. Fiyat ve rotamızı belirledikten sonra biz Atina üzerinden Heraklion’a uçtuk. İstanbul-Atina uçuşumuzu Pegasus Havayolları, Atina-Heraklion arasını ise Aegean Airline ile uçtuk. Yaklaşık 50 dk sürüyor Atina’dan.
Rotanızı Planlarken!
Girit büyük bir ada ve heryeri birbirinden daha güzel daha görülmeye değer. O yüzden bu tatilin en büyük sırrı bence doğru rota!
Biz toplamda 8 gece kaldık ve tatilimizi ikiye böldük. İlk 4 gece Hanya’da kalarak Hanya ve çevresini son 3 gece de Heraklion da kalarak bu bölgeye yakın tüm yerlere gitmeye çalıştık. Sabahları erkenden kalktık ve gece geç saatlere kadar gezdik.
Ada da kalabileceğiniz pek çok otel, motel, oda-kahvaltı mevcut ama biz her iki şehirde de Airbnb’den ev kiraladık. Kiraladığımız evlerin linklerini aşağıya bırakıyorum çünkü her ikisinden de lokasyon, imkanlar, ev sahipliği olarak aşırı memnun kaldık.
Rotanızı oluştururken en önemli adımlardan biri de ulaşım yönetiminiz. Şehirler arası çok fazla otobüs mevcut ancak biz araba kiralamayı tercih ettik.
Gezdiklerim!
Balos Lagoon: burası gerçekten kelimelerin tarif etmeye yetersiz kaldığı bir doğal güzellik. Denizi, kumsalı, manzarası ve her şeyi ile. Hanya’dan yaklaşık 70 km ancak yollu bir hayli kötü olduğu için süre olarak 70 km den hayli uzun hissettirecek size. Şöyle ki mesela son 7 km’yi 45 dk’ya yakın zaman da gidebiliyorsunuz çünkü bir dağa tırmanıyorsunuz patika yollardan keçiler ile birlikte. Çok kalabalık oluyor burası özellikle öğleden sonra turistlik teknelerin gelmesi ile daha da kalabalıklaşıyor. Bu yüzden ne kadar erken gitseniz o kadar iyi. Sanmayın ki arabamı park ettim artık yüzebilirim. Arabanızı park ettikten sonra çıktığınız dağı inmek zorundasınız. Yaklaşık 2,5 km hayli zor bir patika parkurdan aşağı kadar yürüyorsunuz. Ne kadar az yük o kadar iyi unutmayın, zor bir parkur sizi bekliyor. Emin ol ilk kulaçta hatta parkurun ortasında aşağıya doğru baktığınız manzara sizi hiç yürümemiş hiç yorulmamış gibi hissettirecek. Aşağıda şemsiye ve şezlong mevcut. 2 adet şezlong ve şemsiye fiyatı 9€. Burada herhangi bir tesis yok. Sadece ufak bir cafe (yalnızca soğuk sandviç, kahve ve soğuk içecek bulabileceğiniz.), tuvalet ve kabinler mevcut ama her şey birbirinden çok uzak. Adete ıssız bir adaya düşmüş bir adaya düşmüş gibi hissediyor kendini insan.
Akşam dönüşte Kaliviani köyünde gezinti arkasında da yemek molamızı verdik.
Elafonisi Beach: Hayatınızda pembe kum gördünüz mü hiç? Ben gördüm, hemde tam olarak burada Pembe kumlar ve turkuazdan öte bir deniz. Denizin rengini anlatmaya gerçekten Pantone’nin yetersiz olduğunu düşünüyorum. Burasıda Hanya’dan yaklaşık 90 km. Balos Lagoon kadar kötü değil yolları ama dar ve virajlı. Park yeri bulmak biraz zor oluyor bu yüzden yine erken gelmek altın kural! Deniz öyle güzel ki hiç ama hiç çıkmak istemiyor insan adeta sonsuz havuzda yüzüyormuş gibi hissediyorsunuz. Burada birkaç cafe mevcut sıcak-soğuk sandviçler, börekler, alkol, sıcak-soğuk içecek tüm ihtiyacınız olan şeyler var. Yalnızca duş alma imkanı yok ve genelde rüzgarlı bir yer olduğu için bir hayli yanıyor insan burada. 2 adet şezlong ve şemsiye üçlüsü burada 12€. Dönüşte direk Hanya’ya gelerek eski liman bölgesini gezdik. Burada pek çok tarihi yapı var ayrıca sahil yürüyüş için çok keyifli.
Rethymon Beach: Burası Girit’in üçüncü büyük şehri ama sakin huzurlu bir sahil kasabası tadında. Sahil boyunca yol kenarındaki restoranların şezlong ve şemsiyeleri koyduğu plajları bulabilirsiniz. Herhangi birini seçip oturun biz öyle yaptık. Fiyatlar çok uygun; sandviçler 3-4 € civarında, biraz 4€. Şemsiye ve şezlonglar 6€. Her zaman mı böyle bilemiyorum ama bizim orada olduğumuz gün öğleden sonra deniz bir hayli dalgalı idi. Hatta cankurtaranlar sürekli düdükler çalarak sahilde bekledi. Ama dalgayı seven bizler için hiç sorun olmadı. Bugün de yüzmedik ama fazlaca oynadık. Rethymon’un içerisi cıvıl cıvıl her yer hareketli, müzikli. Yemeğimizi yedikten sonra güzel bir şehir turu yaptık.
Stavros Beach: Gördüğümüz bunca doğa harikası arasında nedendir bilinmez ama bence en güzel yer burasıydı. Burası kaldığımız eve 15 km uzaklıkta normal bir plajdı. Deniz her yer de olduğu gibi harikaydı. Bu plajı en güzel yapan şeylerden biri bence gün batımı. Harika bir manzara. Ayrıca, plajda harika birde taverna vardı ki akşam üzere demlenmek için bir harika hele ki muhteşem gün batımı manzarası ile.
Bali Beach: Bu plaj Hanya’dan Heraklion’a geçerken yolda uğradığımız ve benim iyi ki bir tam gün ayırmadık diye dua ettiğim bir plajdı. Deniz güzel evet ama çok daha güzel yerler var. Plaj küçük ve çok kalabalık. Yani rotanıza özel olarak katıp taa buraya kadar gitmeniz hiç mi hiç gerek yok. Ha geçerken uğrayalım mı derseniz, neden olmasın?
Akşam üzeri vardığımız için direk Heraklion Arkeoloji Müzesi’ ne gittik . Burası 4 katlı ve baya büyük bir müze ve içerisinde sizi bir hayli şaşırtacak kalıntılar mevcut.
Artık tatilimizin ikinci bölümüne geçtik yani bundan sonraki plajlar Heraklion’da konaklayıp oradan gittiğimiz yerler.
Vai Palm Beach: Burası kaldığımız eve 156 km. Evet yanlış okumadınız bunu da yaptık. J Burası Avrupa'nın tek palmiye bulunduran plajı. Gerçekten de kendinizi adeta tropik bir yerde sanıyorsunuz. Deniz, plaj ve imkanları çok güzel. Gün batımını izleyip güzel fotolar çekeceğiniz bir de tepecik var. Manzara gerçekten muhteşem dostlar!
Dönüşte rotamız Agios Nicolas. Adı gibi güzel, senfonik bu kasaba. Ortasında güzel bir göl var. Bu yüzden güzel fotoğraflık kareler hep burada. Bizdeki sahil kasabalarına benziyor. Her yer hediyelik eşya satan küçük dükkanlar, gülen yüzler ve kulakta Yunan ezgileri. Mutlaka görün burayı!
Heraklion Beach: Son gün yakın yerler için oyumuzu kulandık ve Heraklion’un sahil boyunca uzanan plajlarından birine gittik. Deniz çok güzel değildi bu arada. Belki de öyle güzel denizlere girdiğimiz veya son gün hüznü içimize çökmüştür diyedir bilemiyorum ama burası çok çok da sarmadı bizi.
Gördüklerim!
Hanya: Girit de bulunan büyük şehirlerden bir tanesi. Burada görebileceğiniz çok fazla tarihi yer, sahilde çok güzel restoranlar,
barlar, alışveriş yapılabilecek bir dolu mağaza var. Dolayısı ile tatilinizin bir bölümünde burada kalmak çok doğru bir karar olacaktır. Bunlardan bazıları;
Eski limanın Neoria bölümünde 1600’lerde inşaa edilmiş Grand Arsenal binası var. O dönemde Venedik donanmasının en büyük gemilerinin inşaa ve tamir edildiği yermiş burası. Son 150 yılda okul, hastahane ve belediye binası olarak kullanılmış. Şimdi ise Akdeniz Mimari Merkezi olarak önemli sergi ve konferanslarda kullanılıyor. Az ilerisinde 15. Yüzyılda Venedikliler döneminde yine gemi tersaneleri olarak inşaa edilmiş yanyana 16 arsenalden geriye 7 tanesi kalan binalar var.
Limanın sonunda Vali Neorio Moro nun yaptırdığı 3 adet daha arsenal daha var ve sonuncusu 2011’de Hanya Yat Kulübü olarak restore edilmiş. Burası gün batımını izlemek için güzel bir yer.
Dalga kıranın ucunda yer alan, 21 metre yüksekliğinde Mısır Feneri bir diğer ziyaret edilmesi gereken nokta. 5 yüzyıl öncesinde Venedikliler tarafından inşaa edilmiş. Dünyadaki en eski fenerlerden bir tanesi. 1830-1840 yıllarından şehri yöneten Mısırlılar tarafından inşaa edilmiş sekizgen tabanlı, 16 köşeli orta bölümü ve silindir tepesi ile minareyi andıran bir fener.
Kaliviani: Bu köy Balos Lagun’dan sonra yemek için durağımızdı. Heryeri sarmış güzel begonvilleri, güzel tavernaları ve etrafı sarmış birbirinden güleryüzlü insanları ile iyi ki de uğradığımız bir köy.
Heraklion: Girit en önemli müzelerine ev sahipliği yapan şehir; Arkeoloji Müzesi, Açık hava müzesi ... Tüm sahil şeridi boyunca güzel plajlar mevcut. Aynı zamanda sanıyorum Girit’teki tek lüks otellerinde bulunduğu yer.
Rethymon: Burası benim en beğendiğim yerlerden bir tanesi. Hanya ve Heraklion’a göre daha az turistlik bir yer ama pek çok önemli tarihi esere ev sahipliği yapıyor. 16. Yüzyıldan kalma Venedik kalesi Forsezza bunlardan bir tanesi. Şehri denizden gelecek saldırılara karşı korumak için yanı başındaki tepeye kurulmuş. Kalenin tepesinde manzara çok güzel. Ortodoks ve Katolik kiliseler, camiler, sinagoglar, hamamlar, çeşmeler çok fazla. Genel olarak Venedik ve Osmanlı izleri hakim. “Makri Steno” ismi ile de anılan Nikiforou Foka Sokağı ve Enthikis Antistaseos, Portou, Renirei, Mavili, Metaxaki, A Korali, Smirnis sokakları mutlaka görülmeli.
Agios Nicolas: Bu kasaba ortasında bulunan gölü çevreleyen şirin evlerde oluşan bir kasaba. Tam bir tatil yeri adeta Marmaris, Fethiye’yi anımsatıyor. Çokça hediyelik eşya dükkanı, kafeler, restoranlar var.
Yediklerim!
Bu bölümde siz bizzat gittiğimiz ve tadına baktığımız şeylerden en beğendiklerimizi yazacağım. Yoksa Girit mutfağı malum dünyada meşhur o yüzden zaten ne yeseniz hepsi lezzetli.
İlk önerim Hanya da bulunan Tamam. Adresi Zampeliou 51, Chania 731 31, Yunanistan. Burası baya popüler bir yer o yüzden gittiğinizde sıra beklememek adeta kaçınılmaz tabii rezervasyonunuz yoksa. Burası Osmanlı döneminden kalma bir hamammış eskiden, hamamı restoran haline getirmişler. Daracık ve baya kalabalık bir sokakta karşılıklı iki yeri var. Biz hamamda yemek yedik. Burası “geleneksel Yunan mutfağı” olarak geçiyor. Nitekim menüsü Osmanlı ve Yunan mutfağının karışımı. Hünkar beğendi, kebap, köfte gibi lezzetleri tatmak mümkün. Bunun yanında tabi ki Girit mezeleri. Diğer restoranlar ile karşılaştırdığımızda fiyatlarının uygun olduğunu söylemeyeceğim ancak bence gidilmeye değer.
Diğer önerim Glossitses, eski liman bölgesinde denize karşı bir restoran. Adresi Akti Enoseos, Chania 731 00, Yunanistan. Burası da “geleneksel Yunan mutfağı” olarak geçiyor ve gerçekten de hakkını veriyor. Yediğimiz her şey çok lezzetliydi. Özellikle denemenizi tavsiye ettiğim şeyler; asma yaprağında sardalya, fava, dolma, girit usulü patlıcan ezme, dakos (kızarmış ekmek üzerinde domates sarımsak gibi şeyler var. Brushetta tadında ama bence daha başarılı). Evet çoğu bildiğimiz isimler ama emin olun tatları farklı. Güvenin ve deneyin! Fiyatları ortalama diğer yemek yediğimiz hemen hemen her restoranın ki ile aynı. Ama yine aynı şekilde rezervasyonsuz yer bulmak çok zor zira biz 1 saate yakın bekledik.
Balos Lagoon’dan sonra gidebileceğiniz harika bir öneri daha: Gramboussa Restaurant. Adresi Emmanouil Diktaki 1, Kaliviani 734 00, Yunanistan. Burası taverna değil restoran deniz ürünleri değil de et ağırlıklı. Zaten bu Kaliviani köyünde keçiler bir hayli bol bu yüzden keçi ile yapılmış yemekler çokça. Ayrıca bir bölümü var ki Grandmom’s spesiyal diye harika tatlar hepsinden deneyebilirsiniz. Bu bölgenin bir diğer meşhur şeyi ise bal. O nedenle tatlı tuzlu yediğiniz hemen hemen her şeyde bal oluyor. Peki ben neler öneriyorum? Gramboussa salata, dakos (tatil de benim favorilerimden), Kalitsounia (peynirli ballı milföy hamurunda bir-şey geliyor. İnanın ne olduğunun bilmiyorum ama taş fırınlarda pişiyor bu restoranda her şey. Tadı harikaydı.), musakka ve ballı keçi.
Bu önerim Heraklion’dan. Ippakambos Restaurant. Adresi Grecia, Leof. Sofokli Venizelou 3, Iraklio 712 02, Yunanistan. Burada mutlaka ama mutlaka yemeniz gereken buharda midye, hatta başka bir şeye ihtiyaç yok. Kocam bir tencerede buharda pırasa, maydanoz ve soğanla buharda pişmiş midyeler. Tam anlamı ile enfes. Üzgünüm anlatamam tatmanız lazım.
Stavros Beach’e götürmüştüm sizi hatırlarsınız sizi yukarıda. İşte orada bahsettiğim plajda bulunan taverna. Musakkası, kalamarı, Greek Salad’ı her şey çok taze çok lezzetli.
Vai Palm Beach’den dönüşte Agios Nicolas’a uğradık sırf bu taverna için. Ha şehrin kendi başlı başına bir güzellikmiş ve görülmeye değermiş o ayrı. Bonus diyelim! Gelelim lezzetlere Avli Taverna. Adresi Prigkipos Georgios 12, Agios Nikolas, Crete. Burası gerek mavi kağıtları, beyaz boyalı kerpiç duvarları, masanıza kadar sarkan üzüm ve incir dalları ve her yeri süsleyen canım begonvilleri ile egede olduğunuzun kanıtı. Tipik bir Yunan restoranı. Mezelerin hepsi çok lezzetli. Cacık, salata, ahtapot, kalamar, kabak çiçeği dolması ve sarma unutamadığım tatlar.
Tabi ki Uzo’ya değinmeden geçemeyeceğim. Öneri için maalesef uzo markası veremeyeceğim çünkü her gittiğimiz yerde menüde kendi yaptıkları uzo oluyordu ve biz hep onu tercih ettik hiç de seçimimizden ötürü pişman olmadık.
Şimdi kadehler gelecek güzel seyahatler için kalksın!
Şerefenize,
Zeynep Usta İman
Yazar Hakkında: Zeynep Usta İman
İTÜ Mühendislik mezunu bir Pazarlama aşığı...
Küçük şeylere bile kolayca heyecanlanabilen, okudukça büyüyen, büyüdükçe daha çok okuyan, her dilden müzik dinlemeye ve söylemeye bayılan, başlarda yalnızca kendi için seyahatler planlarken şimdi eşi ve arkadaşları hatta arkadaşlarının arkadaşları için de seyahat planları yapan beyaz yakalı bir gezgin.