Bugün de şiddetli ağrılarımı dinlendiren tabiatın melodisine kulak verdim. Bu sefer ki pek acıklı bir müzik belli ki... Her notası birbirinden de uzun bir bekleyişin temsilcisi.
Bir ayna gibi yansıdı beste sahibinin düşündükleri;
Yeterince soğuk değildi şefkatli kalbi, gökyüzünü bile ısıtmaya yetti sıcacık sevgisi,
Daha fazla dayanamadı yufka yüreği, yeryüzüne rahmet olarak yağmayı tercih etti.
Derken aradan bir iki ay geçti...
Aklı hala kaldığı yerdeydi, toparlanması gerekiyorken, dünden bugüne pek de bir şey değişmemişti.
Tekrar sarmaladı gökyüzünü tüm heybeti.
Bu sefer doğru zamanı bekledi, süzülüverdi bir pamuk gibi.
Her yer bembeyaz kesildi...
Uzun süren özlemini giderdi kimileri, kimileri ise “sevinçli” adeta küçük bir çocuk gibi.
Biraz daha zaman geçti, şiddetlendi...
Rüzgarlar savuruyordu fırtına estiren kalbi,
Şüphesiz yorgun düşecekti ama ansızın belirdi; Gecenin karanlığında tüm ışıltısıyla parlayan beklediği.
Yerdekilerin onun ışığını görmesini istemedi, son ana kadar dayanmaya devam etti.
Bir an önce güneşin doğmasını ümit etti.
Araları binler mesafe idi, yaptığı çok anlamlı bir uğraş değildi ama inat etmişti,
Belli ki hala ona ulaşma isteği içerisindeydi. Tek umudu o parlak ışığın asıl kaynağı idi...
Nasıl yadırgayayım ki onun bu anlamsız dileğini?
Aynı “Bulut” gibi ben de bekliyorum Kudretli Güneş’i...
Vedat Cüneyt Artış