Yolcu

Yolcu

Gelmeni hiç istemedim.

  Fakat seni durduracak hiçbir şey yapmadım. Belki de benim suçumdur bu. Seni uyarmadım, kendimi uyaramadım. Sen ise vardığın yerde durup soluklanmadan etrafına bakamazdın. Adımlarını izleyerek yürüseydin düzgün olmayan yollardan düzgünce geçmek için, gittiğin yönü bilemez, defalarca sapardın yolundan. Yanından geçip gittiğin asırlık ağaçların heybetini göremez, dallarına emekle yapılmış kuş yuvalarındaki yumurtaların çatlayarak rüzgarlarla yarışacak birer yaşama dönüşmesine tanık olamazdın. Sadece şehrin ışıkları kapandığı vakit seçilen binlerce yıldızın geceye yağışını izleyemezdin ve bu yağmurlar dindiğinde, sabaha karşı erkenden uyanan güneşe günaydın diyemezdin. Sadece yolun dönüşlerine dikkat etseydin de yanlış yollara sapmamak için, elbet bir noktada tökezleyip düşerdin. Yaralanırdın. Kızmıyorum sana bu yüzden, beni yanlış anlama sakın. Saatimin dönüp duran yelkovan ve akrebiyle sıkıntım. Uzun zamandır doğru göstermiyorlar zamanı. Hangi saatte geldiğin önemsiz bu yüzden. Benim için vakit hep yanlış. Şimdi durup da kovamam seni bakışlarımın düştüğü yerden. Çocukmuşum gibi gözlerimi kapadığımda yok olmanı bekleyemem. Olağan şeylerin sıkıcılığına inat imkansızın verdiği garip keyifle izleyebilirim ancak seni. Uyuyup dinlenmek istersen kapatırım tüm ışıkları. En çok geceyi sevmeme rağmen güneşin ilk ışıklarını beklerim seni uyandırması için. Satırlarca şarkılar yazıp okurum sana; yağmurları, geceyi, hüzünlerimi ve seni anlatan. Çaktırmadan adını koyabilirim aralara, hızlıca geçerim oraları sen anlamadan. Bana anlattığın hikayelerin resimlerini çizebilirim. Elimde hangi kalemim kaldıysa, senin için elimden geldiğince karalayabilirim bulduğum sayfalara. Saklamak istersen sana veririm, beğenmezsen gizlice cebime koyarım. Ziyan etmem kağıtları, “ağaçların yüzüne bakabilmek için”. Ne kadar yaşamak gerekiyorsa o kadar yaşarım seni. Biliyorum ki bir gün, gitme zamanın gelip çatacak. Son durağı değil burası yolculuğunun. Önünde, iki yanına bezenmiş ayçiçeği tarlaları arasında kilometrelerce bir yol; yolun ufuk çizgisine dayanan ucunda aşılması gereken belli belirsiz dağlar ve gökyüzünde, nereye gidersen git seni takip edecek bir Ay var. Gitmezsen sana küsecek şehirler, ismini ezberleyecek insanlar var. Sana yine türküler okuyacaklar. Gülüş cümbüş karşılayıp hüzünle vedalaşacaklar. Belki gideme diye topraklarla örtmeye çalışacaklar yollarını, yağmurlar yağdırıp yıldırımlar düşürecekler. Yine de sakın kalman gerekenden vakitten fazla kalma bir yerde. Kulak asma söylenen sözlere, sadece sana eşlik edecek rüzgarlar çınlasın kulağında. Özgür geldin ve yine öyle gideceksin, biliyorum. Gözlerinden anlaşılıyor yaşamak duygusunu iliklerine kadar hissettiğin. İşte bu yüzden serbest bırakacağım seni zamanı geldiğinde, her zerrene kadar yaşadığını bilerek. 

 

Yeşim Bulut

Bloga dön